23 Haziran 2008 Pazartesi

ayna ayna söyle bana...

kullanım ücreti ödemeden, damsız girme zorunluluğu olmadan, fütursuzca ve kaygısız gireriz aynaların içine. bazen yansımamızı görmek, bazen de bizim dışımızda yansıttıklarına bakarız. bazen çocukluğumuz takılır gözümüze öyle kıyıdan masum masum, bazen hatalarımız... aynada yansıyan yüzümüzdeki çizgilerde görürüz bazen hayatın zorluklarını yada gözbebeğimizdeki ışıkta buluruz o günün heyecanını.
kimi zaman dertleşir ama çokça dalga geçeriz kendimizle. insanın en yalın dostu aynı zamanda da düşmanıdır aynalar. siz ne kadar "hafif göbeğim var" diyip, arkanızı hiç dönmeseniz de, o önünden geçerken yakalar arkanızdaki fazlalıkları. böyle de fırsatçıdır. ama çıkarmaz sesini. siz ne gösterirseniz onu yansıtır size. demekki fırsatçı olduğu kadar, sırdaştır da...
bazen tepkisiz duruşu kızdırsa da sizi, aslında istediğinizin tam da bunun olduğunu bilir ve kızmanıza tepki vermez, olgundur. sizi sizden daha iyi tanıyordur. kendinizi kandırabilirsiniz ama aynanızı ASLA!...
gözyaşlarınızı size gösterince, elinize ilk geçirdiğiniz eşyayı yüzünün tam orta yerine fırlatsanız da, paramparça olmuş haliyle yine de küsmez size. ve 1 değil 1'den çok parçasıyla, size gösterir gözyaşlarınızı tokat gibi cevap vererek.
ama harbi kankadır. siz istemedikçe sizi terkedip gitmez, sizi dinler, lafınızı bölmez, içince sapıtmaz, siz gülünce güler, ağlayınca hiç durmaz... anlattıkça rahatlarsınız ona sıkıntınızı. saçma yorumlar yapmaz, siz anlatırken "hıı bişey mi dedin" demez, konuyu değiştirmez, kaçmaz, sözlerinize alınmaz, küfür edince size nutuk atmaz, sizi rencide etmez, ayıplamaz, kızınca ne korkunç olduğunuzu ve gülümsemenin size ne çok yakıştığını gösterir size, üstelik hiç konuşmadan...
aynalar... bizim hayatımız. evlerde dekor olmaktan çok, evin ve hayatın kendisi olan, vazgeçilmezimiz...

aynalar... bir nevi biziz...


not : bugün aynaya bakın, gülümseyin ve kendinizi sevin... çok sevin...

Hiç yorum yok: