derin-anneeeee, bak kocaman suuuuu...
ben-annecim o deniz, kocaman su denizi oluşturur.
birkaç gün sonra suyla dolu küveti görünce,
derin-anneee bak küçük deniz. :)
derin-anneeee karanlık oldu (gözüne güneş gözlüğü takmış)
ben- annecim gözlüğünü çıkar bakalım nolucak.
derin-aaaaa aydınlık. :)
gözlük takmak istediğinde ise, "anneeee karanlığa gidelim" :)
parkta tanımadığı, ismini bilmediği yaşıtlarına "arkadaşım" diye sesleniyor. sevdin mi sen arkadaşını diyince "canımmmm" diyip başını omzuna yaslıyıp, sarılıyor. (bu kadar sevgi ifadesi ve aslında dolu dolu)
bir arkadaşımın kızı vantilatörü tanımlıyor "üşütücü" :)
bir yerde okuduğum sevgi tanımlaması, "anne seni o kadar çok seviyorum ki git git bitmiyor" :)
gülümsetiyor beni kızımın dünyası. ne kadar basit yaşıyor hayatı. bildikleri yetiyor yaşadıklarını tanımlamaya. oysa sadece 21 aylık. ama gördüğü, duyduğu herşeyin bir karşılığı var zihninde. yanlış değil ama tam olarak doğru da değil, sadece biraz eksik.olsun... birlikte tamamlıycaz hepsini, hepsini yaşayarak, görerek, konuşarak, tartışarak... sabırla... o'nu esir etmiycem hiçbir zaman ne televizyona, ne bilgisayara. zaten meraklı da değil şimdilik. gülmeyi;parmak kuklalardan, canının acımasını parkta düştüğünde bacaklarında oluşan yaralardan, birlikte olmanın keyfini kurabiyelere verilen komik komik şekillerden, komikliği aynada yüzümüzün aldığı garip şekillerden bilecek.
onu bırakmıycam hiçbirzaman o renkli ekranın hızla akıp giden zihni bulandıran çekiciliğine... söz veriyorum!!!
çocuğum dünyaya geldiğinde aldığım bu kararı hatırlattım kendime, izlediğim o televizyon programında konuşan pedagog hanımın söylediklerinden sonra yine ve yeniden. en mutlu çocuklarınmutlu ailelerde, paylaşım içinde yaşayanlar olduklarını vurguladı. birlikte hayal kurmanın, masal okumanın yada masal uydurmanın :), tekerlemeler söylemenin çocukların zihninde yarattığı renkli dünyadan bahsetti uzun uzun. seanslarından örnekler verdi... gülümsetti birçoğu beni. çocukların gerçekleri tanımlama şekli ne farklı. kimi şaşırtıcı, kimi düşündürücü... babasını kaybetmiş bir çocuğun ki ise çok acı vericiydi.
9 yaşında ve okul dışında kalan zamanının büyük bir çoğunluğunu bilgisayar başında oyun oynayarak geçiren bir erkek çocuğu... gerçeklikten çok uzak... sanall bir hayat...
ilk seansta babasının ölümünü anlatıyor doktor hanıma...
"biliyormusunuz, babamın sadece bir -1- canı varmış, çok şaşırdım"...
içimden birşeyler kopup yere düşüyor ve unufak oluyor. ürperiyorum...