7 Temmuz 2010 Çarşamba

masal gibi bir düğün olacaktı bana göre...

tüm detayları düşünmüştüm...
slayt gösterileri, havai fişekler, dans koreografisi....

kardeşimin düğün hazırlığıydı bu, özensiz olması mümkün mü?
bakınız...
gelin (nagihan), damat (bulut) ve bebek (e tabiki Derin),
bugünkü hayalimizin konusu, kardeşimin eylül ayındaki düğününün provası...
davetlileri tanıtmalıyım...
çünkü çok renkli konuklar hepsi :)
leziz yemek menüsü için Bolulu Hasan Usta,
şiddetli yağış olur ve mekan sular altında kalır diye, dalgıç (!)
pek tabi afet durumu için sağlık görevlisi,
havai fişekler bir yangına sebep olur diye, itfaiye eri...

amaaaa...
özellikle biri var kiii...
onu Derin davet etti...

en büyük sürprizmiş...
bak bak halkın arasına karışıyor...
gördün mü???
Tanrım!!!
ama...
ama..
hayalet avcılarını davet etmek, söylermisin kimin aklına gelir ki...

6 Temmuz 2010 Salı

evet çocuk, birini çok sevmek demek, AŞK!!!

sana nasıl anlatsam ki bunu...
aslında hayatımın en basit detaylarında gizli...
sabahları odanın kapısını açıp seni usul usul uyurken izleyip hazırlanmak,
sütünü ısıtırken dilimle kontrol etmek sıcaklığını,
o boynunla omzun arasındaki boşlukta, dünyanın en büyüleyici kokusunu koklayarak günaydınlamak seni,
uyanır uyanmaz sanki bugün dünyanın tüm bilgisini almak istermişsin gibi beynine, sorduğun tüm sorularına aynı heyecanla cevap vermek,
giyeceğin kıyafete karar verirken, o gün moda çekimine gidecekmişsin havası yaratmak evde,
giyinirken söylediğin şarkılara tempo tutarak eşlik etmek,
her sabah yaptığımız ruj kavgası,
kullanacağım aksesuarları seçerken sen, kendimi senin zevkine bırakmanın cesareti,
bitmek bilmeyen ayakkabı seçimi kararsızlığın,
daha evden çıkmadan akşam için yaptığın planları dinlemek,
"hımmm bu good seçim", şeklindeki uyduruk ingilizce-türkçe cümlelerin,
"diş macununu yemeeeeee" uyarıları ve "ama anneeee yemiyorum tam tükürürken boğazıma kaçıyor" yalanı (!),
sabahları seni bırakırken yanağıma kondurduğun öpücüğün tüm gün bıraktığı sıcaklık,
kendimi bilmez bir şekilde, gün içinde elimi, öptüğün yanağıma koymam,
ve bununla içime yayılan sen...

sana daha nasıl anlatsam çocuk, aşk'ı...

sen Emre için "O benim aşkım" diyorsun ya,
"anne birini çok sevmek demek dimi aşk" diye soruyorsun ya hani,
evet çocuk,
birini çok ama çok sevmek demek aşk...
daha nasıl anlatsam ki...

5 Temmuz 2010 Pazartesi

birkaç yaş daha geriledim :)

bundan sonra sanırım bu tabir mevcut olacak dilimde... birkaç yaş daha geriledim...
çünkü...
yediğim meyve ve sebzelere artık sadece yiyecek gözüyle bakmayacağımı biliyorum...
en doğal, en ekonomik güzellik sırlarını doğa sunuyor bize, Suna Dumankaya'nın sonsuz bilgisi eşliğinde...
bu pazar...
lychee restaurant'ta...
masamızda ikramlık değil, formüllük meyvelerle, güzellik sırlarının kulağımıza fısıldandığı, kendimi alabildiğine şımarttığım bir gün geçirdim...

Suna Dumankaya bildiğin gibi Türkiye'nin ilk kadın lokman hekimi Fatma Öktem'in torunu... ve alanında sonsuz bilgi sahibi, son derece pozitif, gerçekçi ve milleyetçi bir Anadolu kadını...
Kendi adıyla yarattığı markası ile Avrupa'da ve dünyanın kozmetik alanında ileri tüm toplumlarında adından sıkça söz ettiriyor.
Cilt bakımında kullandığı ürünler tamamen doğal... Hangimizin evinde bulunmazki mısır unu, beyaz kil, bepanthene krem... az bir miktar su ile yumuşat kıvamını, al sana peeling...

bu kadar bilgi yetmez diyorsan http://www.sunadumankaya.com.tr/
burda hazırladığı ürünlerin çeşitli formlarda satışı yapılıyor ancak kendin yapmak istersen maskeni, küçük formüller de mevcut...
gittim, gördüm, uyguladım... hatta maskemi de kendim yaptım...
sadece ben mi? yooo...
önce maskeler uygulandı cilde pıtı pıtı, sonra lisede teneffüs aralarında kikir kikir dedikodu yapan gençler gibi birbirimizle dalga geçe geçe yıkadık ciltlerimizi... yaş grubu ortalama 33 ama görsen, herkes 15 yaş coşkusunda... ve gün bitiminde fiziki görünüm itibariyle de :)
şimdi ben yaşadım ya, yazmazsam, anlatmazsam eğer kendimi suçlu hissederim...
çünkü; yaşlanıyoruz, bu doğanın gerçeği... ve vücut alarm verdiği zaman o panikle gidip hem en sağlıksız hemde en pahalı olan ürünlere saldırıyoruz medet umarak... ama sen evindeki malzemeleri kullanırsan (belirtilen oranlarda) ne cilt problemi yaşarsın, ne ödeme stresi :)

işte Suna Dumankaya sana bu imkanı veriyor ve bildiklerini gerek kitaplarıyla gerekse internet sitesinde cömertçe paylaşıyor...
sonra vay ben görmedim, vay ben duymadım deme...
bangır bangır yazıyoruz işte :)