27 Mayıs 2009 Çarşamba

karmaşa...

Derin'in hayatına ilk giren erkeklerden biri Bulut... Kardeşim... Abim gibi havalara giren ama aslında 1 yaş küçüğüm Bulut... Derin "sadece" O'nun tarafından PRENSES diye sevilir, çağırılır... Derin'in dayısı değil, "Bulutcum"udur benim küçük kardeş... böyle bir aşk var aralarında...

Bulut ismi Derin için ahmet, mehmet gibi bir insan ismidir önceleri... yada o küçük karışık aklı bunu sadece "dayımın adı" olarak algılamış olacakki, havanın çok açık olduğu bir gün bana gökyüzündeki beyazlıkları gösterdi... ve...
"pamuk" dedi...
bende "onlar pamuk değil annecim, bulut" dedim...
derin "neeee bulut muuuu" dedi...
bende "evet bulut" dedim...
"prenses miiii" dedi... (o zamanlar çok az kelimeyle derdini anlattığı için sanırım -dayım olan bulut mu- demek istemişti)
kocaman gülümsediğimi hatırlıyorum...

bugün balkonda kahvaltımızı yaparken, Derin bu capcanlı bulutları gösterince 1,5 sene önce aramızda geçen bu an geldi aklıma... bu kez Derin daha bir aklı başındaydı... zor durumda kalmadım... :)
sonra karşı pencerede güneşlenen kuşu gösterdi ...
ilk bakışta 2 tane kuş varmış izlenimi versede, bu kanatlarını açıp bana poz veren tembel bir kuştu... ve bu pozdan sonra hemen toparlandı.. çok komik :)
derin kuşu gördüğünde ,
"anne bak kollarını açmış yatıyooo" dedi... bu bana daha da komik geldi :)

bu 2 görüntü aslında bu günümü güzelleştirmek için harika bir başlangıçtı... eğer ben günün geri kalanında 2 gündür savaşını verdiğim Derin'in tuvalet eğitimine devam etmemiş olsaydım...

neden genelde çocuklar 2 numaradan korkup tuvalete gitmeyi reddederlerde (ay ne zor bir kelimeymiş yaa) benim kızım 2 numarada sorun çıkarmayıp, 1 numara dediğimiz küçük olanını, ısrarla koltuğun arkasına gidip o köşeye sinerek usul usul yapar... ve birde üstüne pişkinlik... "anneeee üzülme ama bende üzülüyorum" der...

günün geri kalanında ben bizim mercimeğin poposunu tutmakla meşgul olurken, O hiç umursamadan hacıyatmazla enerjik dakikalar geçirdi...
"anneeee bize baksana, ne kadar mutluyuz dimiiii" diye diye... dalga geçer gibi :)
yani anlıycağın canım blog ne kuş, ne bulut... tek derdim çişşşş....

4 yorum:

şekellikk dedi ki...

dünya toz pembe nasıl olsa ona:)sende debelen dur kikiki:):)

GeCe dedi ki...

hahaha ölüyorum gülmekten ama bak hacıyatmazı devirmeyi başarmış ay çocuğum yok ama bende çok uğraşmıştım yeğenimi bezden keserken annem bakıyordu ve bende evdeydim o zaman tabi ben baktım da denilebilir

TUĞBA'NIN DÜNYASI dedi ki...

Duygucum;
valla benim bebişim yok henüz biliyorsun ama tabi okuyorum araştırıyorum gözlemliyorum neler nasıl oluyor diye.bu çişş durumları ne zor yahuu..heehe ben çok komiğim ya şimdiden düşünüyorum nasıl yapıcaz falan diye..çocuk için de zor böyle şeyler yaa önce bir şeye alışıyor sonra ondan vazgeç diyorsun.emmeyi bırakmak da öyle.buradaki arkadaşım da o dertten muzdarip.gördükçe telaşa kapılıyorum valla.gerçekten anne olmak nasıl mucizevi bir durum anlıyorum yaşadıkça çevremde gördükçe.umarım kolayca geçersiniz bu aşamayı da.öpüyorum.sevgiler

duygu dedi ki...

-şeker kız...
gelcen dimi sen yakında... gel gelll.. o zaman sıkıcam o olmayan yanaklarını...

-gececim...
zor yaa bu bez durumları... offff!!!

-tubişim...
evet alışkanlıklarından vazgeçirmek zor oluyor ama bu hepimiz için geçerli değil mi zaten... yani sigarayı bırakmak gibi aslında...başarıcaz tabi ömrünün sonuna kadar bezli dolaşacak diil yaa sabır sadece ama çooooookkkk sabır :)