4 Kasım 2008 Salı

uyuştum...

önce bloglar kapandı, sonra yeni adres bulunup taşınıldı, ele güne duyuruldu, yeni adres içe sinmediği için hiçbirşey yazılmadı, sonra bloglar açıldı, eski adrese koştum ellerim sonuna kadar açık... ama bişey oldu sanki hoşgeldin bile diyemedim bloğuma. uyuştum.
bu birkaç gün içinde sanal alemde bunlar olurken benim dünyamda hummalı bir hazırlıkla görkemli bir nişan töreni yaşandı. yakışıklı kardeşim gönlünün prensesini evliliğe ikna edip vakit kaybetmeden ilk basamağı çıktılar. tabi ben hem abla hemde artık "görümce" olduğum için kılık kıyafet hazırlığı, izzet ikram tantanası, davetli listesi, konfetiler, derinişkomun prenses kostümü, kocaman sivri topuklu şıkıdım ayakkabılar derken iyice bitap düşen bu bünyeye birde, "nişan bizi kesmez hadi toplaşın gençler eğlenceye" gazıyla 25-30 kişi hoopp gecelere akıp sabahı etmeden eve girmek yok diye yemin etmiş gibi eller havaya, "oturanın yüzü çabuk kırışsın" beddularıyla coşup tepinip iyice kurtlarımızı döktük. eee bu bünye artık bir çocuk annesi ve tüm enerjisinin %75'ini zaten nişanda kızıyla tüketmiş bir zavallı. reva mı bana bu olanlar... amaan canım bitanecik kardeşim var, bir kez de nişan törenimiz oldu ... uyuduk uyandık geçti işte hepsi... yüzümüzde tebessümü kaldı kocaman....

bu arada coşkulu bir şekilde Cumhuriyetimizi kutladık ve hatta o akşam merakla beklediğim Mustafa filmine gittim. ancak koca bir hayalkırıklığıyla salondan ayrıldım.
birazdan başka bir post daha yayınlayacağım. tam da benim bu filmden anladıklarımı kalemine ve yazılarına çok saygı duyduğum Yılmaz Özdil son derece doğru bir biçimde yazmış.

önce nişandan bahsedip Cumhuriyetimiz kutlamasını sonraya bırakmamın sebebi olayları sondan başa doğru yazıyor olmamdır. bu konuda çok hassasım özellikle açıklama yapmak istedim.

biraz kendime geliyim sonra paylaşımlara devam...

sevgilerimle...

Hiç yorum yok: