24 Kasım 2008 Pazartesi

sayıklamalar...

hava soğuk,
yüreğim kışı kıskanırcasına buz kesti.
lodos vardı dün buralarda
tarihi iskelenin sulara gömülmesi gibi
göçtü kalbimin sen köşesi...
bugünse özür diler gibi bir güneş...
aldanmadım sarı sıcağına
bilirim kar toplar bu kış güneşi
peki ya sen...
sen yarın bana kar olup yağacakmısın,
yoksa ayazda gittiğin gibi gelip,
sabah çayıma şekerim gibi karışacakmısın.
yoruldum...
seni sevmenin mevsimsel hesaplarından.
ne zaman düşse yüzün,
ömürümün bir gününü gözyaşıyla ıslatmaktan...
seni sevmek...
durup düşünmek, ağlamak...
seni sevmek...
benden vazgeçmek olmamalı...
seni sevmek,
kış güneşi, yaz karı, sonbahar tazeliği yada ilkbahar hüznü gibi,
karıştırmalı içimi,
mevsimleri hiçe saymalı...
seni özlemek...
denize atılan bir ağın bereketiyle dolup taşması gibi
heran bir sürprizle son bulmalı...
ağzım kulaklarıma varmalı...
yoksa zor değil,
"kan kusup, kızılcık şerbeti içtim" demek...
ama gönül demek ister ki...
"aşk başa gelince akıl senelik izne çıkmalı"...
şimdi sen diyeceksin ki...
hep mi beni bulur bu ekşimeler...
hep ben miyim sorulan soruların cevap anahtarı...
sende haklısın...
ben sanırım,
sevmeye yeteneksizim...

Hiç yorum yok: