13 Eylül 2009 Pazar

bir elimde ilkbahar, diğerinde hüzünlü sonbahar vardı...

eylül ayı ile seviyeli ilişkimi, seviyesizce sonlandırdım...
yağmur ise, zalimce terkedildi tarafımdan, birkaç gün önce...

günlerdir şuursuz bir şekilde televizyonda izlediğim görüntüler bana; dünyanın, artık var olmak için değil, kaybolmak için bulunduğumuz bir yer olduğunu düşündürüyor...

oysa ben eylül ayına ne renkli başlamıştım... tamam dibe vurduğum an oldu ama hem yaramı açıp, hem yarabandımı sardım kendime... toparlanmıştım...

kızıma yazın sıcağına uygun, güneşi kıskandıran bir etek bile dikmiştim...
an itibariyle bendeki halet-i ruhiye ise böyle...
mevsim geçişlerine uygun duygu durumlarım,
kuru dallarım var,
ve rengarenk kuşlarımda...
bak nasılda güzel şarkı söylüyorlar
"bu da gelir bu da geçer, ağlama..."

ne? Derin mi?
ah evet, o iyi... büyüyor... çenesi düştü iyice...

geçenlerde iftarda orucumu suyla açacakken bardağı elimden aldı, yemekten önce su içersem karnım şişermiş,
sonra da hurmayı aldı önümden, önce tatlı yersem, midem bulanırmış...
birde koltukta çok zıplayınca "ayy anneee içim tükendi" diyor...

yani bu mevsim bizim evde, sözcüksel geri dönüşümler yaşanıyor...

4 yorum:

GeCe dedi ki...

şaşırdım valla bu kadar marifetli olduğunu bilmezdim derin ise her zamanki cinlikleri

hepimiz çok üzüldük felakete artık depremden sonra ikinci korkum oldu nedense

Primarima dedi ki...

Etek ayrı elbise ayrı güzellikde...eylül ayı herkese ihanet etti dimi?

Stil Direktoru dedi ki...

Amanın neler de yapmış benim şekerim terlikler de enfes

duygu dedi ki...

gececim,
o daalı kuşlu elbise, senin yastık kılıfından esinlenme idi. çok beenmiştim denemek istedim. beğenmene sevindim tatlım.

-ebrucum,
eylül... nefret!!!

-stil direktörüm,
çooook meeeeerrrrssiii... :)