Armut dibine düşer(miş)... kimi zaman çok hoşuma gitse de, bünyemden atıp bir daha görmek, yaşamak istemediğim huylarımı da almış olmasına sinir oluyorum.
Sevilme kaygısı gibi, kaybetme korkusu gibi, vazgeçememe gibi...
Bir kendine güvensizlik hasıl oluyor bazen davranışlarında, kolundan tutup sarsmamak için zor tutuyorum kendimi.
-"sen güçlüsün, yalnız değilsin, herkes seni sevmek zorunda değil, kimseye yalvarma, gitmek isteyeni bırak gitsin, kendini ezdirme, istemediğin bişeyi açık açık söyle kırılır diye çekinme emin ol yalan söylemenden çok daha iyidir, dik dur, yürekli ol, kararlı ol, kendine inan, başaramazsan tekrar dene, umutsuz olma, hayalinin peşinden git, aklından geçen her ne olursa olsun asla "saçma" olduğunu düşünme, kendinin farkında ol, yeteneklerini keşfet ve geliştirmeye çalış, "hayır" demesini öğren, hayal kurmaktan asla vazgeçme, imkansız diye birşey yoktur, sormaktan çekinme, kendini ifade edebileceğin harika bir dil yeteneğin var, utanma, sesin gür çıksın fısıldama, sen sessiz kalırsan herkes seni yok sayar..."
keşke kafasının içini açıp bunları bağıra bağıra söylesem, sonrada kapatsam...
İstemiyorum benim gibi 30'unda kendini farketmesini...
Tabiki önüne geçemeyeceğim pişmanlıkları olacak, kavgaları, kırgınlıkları, aldığı o biçim yaralardan çıkaracağı dersleri... ama işte, belki bazısını laf arasında söyleyerek geçirirsem işler bilinçaltına.
derdim, akademik kariyeri olan bir çocuk değil benim, kendini bilen biri olsun, kendinin farkında olsun, sonra zaten gerisi en güzel şekilde gelir.
Korkuyorum yahu bazen!
Hayır, okuyanda ezik büzük bişi zannedecek, değil tabi çok şükür ama bazen öyle bir davranıyor ki, gözlerimden ateş çıkıyor.
En çok arkadaşlarıyla birlikteyken tanık oluyorum ya bazı sözlerine, tanıyamıyorum. bütün şeytanlığı bana mı yani?
offf, bu da böyle sitemli bir yazı olsun. aktivite manyağı olduk bugün yine ama o da artık yarına...
geçsinde şu sinirim bi ...
Mutlu haftalar...