İlk mesajımızdı birbirimize…
Parmağımı sıkışı göğsüme yattığında, o kocaman gözlerini dikip, yüzyıllardır aşinaymış gibi bu surete, yüzüme baktığı andı…
Ve o anda, efsunlandığımıza bugün bile yemin edebilirim…
Bir melekti omzumdan bize bakan ve dünyanın bütün iyi dileklerini ikimiz için isteyen…
Bir yabancıydı O…
Benden gelen, bana ait olmayan, yüzü başka, gözü başka, kalbinin atışı başka…
Ve bir yabancıydı aslında bütün benliğimi değiştiren… Tüm kayıtsızlığımı cömertçe sergilediğim, bütün hayatımı, gelişiyle temize çektiğim bir yabancı…
Beni sevmesi için bir uğraş vermeme gerek yoktu, Onu sevmek için ise bir bahaneye ihtiyacım…
O, hayatıma giren, yaptıklarıma kayıtsız kalmayacak olan tek kişiydi… Benimle güler, ağlar, benimle mutlu olurdu… Hepsini pekala, tek başına da yapardı ancak ne olursa olsun, hayatım boyunca duygularımda bana eşlik edecek olan tek kişi, O idi…
Bir dişti çıkardığı aslında ama dünyanın yükü ağzındaydı sanki, ateşler-ağlamalar… Hepsi benim içindi, yaptığım yemekleri layıkıyla yiyebilmek için :)
İlk adımlarını atarken, koşarak atıldı ya kollarıma… İşte o yüzündeki sevinç… “Geldim anne, sana geldim… Bundan sonra, bana her ihtiyacın olduğunda sana gelebilmek içindi tüm çabam… Bekletmeyeceğim seni anne, yolumu gözletmeyeceğimdi”, tüm o söyleyemedikleri…
İlk kelimesi, bundan sonra duymak istemediklerim kadar, tekrar tekrar kulağıma çalınsın istediklerimle geldi…
İlk öğretmeni, ilk arkadaşı, ilk aşkı, hepsini ayrı ayrı kıskandım, sevdim de o ayrı ama burulmadı içim desem, koca bir yalan olur…
Annelik, sebepsiz duygu geçişlerini barındırıyor bünyesinde…
Hep derim ya, “Annelik, kadın olmanın en deli halidir”…
“Anne” olacağımı, öğrendiğim günü hiç unutmam…
Kedileri sevmem ben, yok tamam hadi biraz yumuşatıyım ifademi, “kedilere dokunamam” diyelim…
Hastaneden geldim, şirkete gidiyorum, yok yok “uçuyorum” diyelim, çünkü 5 haftalık hamile olduğumu tekrarlıyorum sürekli içimden, suratımda salak bir gülümseme ile…
merdivenlerde bir yavru kedi gördüm… Yüzüme bakışını bugün bile hatırlıyorum…
Tek istediği onu sevmemdi, buna emindim ve kucağıma alıp, yüzümü yüzüne gömdüm…
Bugün, bacağıma bile değmesinden hoşlanmam kuyruğunun ama o gün… Başka bişeydi…
O yavru kedinin bana ihtiyacı vardı bence yada benim anaç duygularımı, bir yavruya akıtmaya :)
O gün… Bugün… Bir mercimek var hayatımda, üzerine başka sevgi tanımam…
Bir mercimek, varlığıyla beni keyiflendiren, deli eden, yokluğu acıtıcı boşluk, varlığı karnaval coşkusu…
Bir mercimek, Beni “anne” yapan, beni insan yapan, sabır ettiren, şenlendiren, yoran, düşündüren, endişelendiren, daha katlanılası biri yapan, mercimek…
Kızım.. Gelişine ettiğim şükür az, bugünü kutlamama imkan verdiğin için teşekkür ederim.
Parmağımı sıkışı göğsüme yattığında, o kocaman gözlerini dikip, yüzyıllardır aşinaymış gibi bu surete, yüzüme baktığı andı…
Ve o anda, efsunlandığımıza bugün bile yemin edebilirim…
Bir melekti omzumdan bize bakan ve dünyanın bütün iyi dileklerini ikimiz için isteyen…
Bir yabancıydı O…
Benden gelen, bana ait olmayan, yüzü başka, gözü başka, kalbinin atışı başka…
Ve bir yabancıydı aslında bütün benliğimi değiştiren… Tüm kayıtsızlığımı cömertçe sergilediğim, bütün hayatımı, gelişiyle temize çektiğim bir yabancı…
Beni sevmesi için bir uğraş vermeme gerek yoktu, Onu sevmek için ise bir bahaneye ihtiyacım…
O, hayatıma giren, yaptıklarıma kayıtsız kalmayacak olan tek kişiydi… Benimle güler, ağlar, benimle mutlu olurdu… Hepsini pekala, tek başına da yapardı ancak ne olursa olsun, hayatım boyunca duygularımda bana eşlik edecek olan tek kişi, O idi…
Bir dişti çıkardığı aslında ama dünyanın yükü ağzındaydı sanki, ateşler-ağlamalar… Hepsi benim içindi, yaptığım yemekleri layıkıyla yiyebilmek için :)
İlk adımlarını atarken, koşarak atıldı ya kollarıma… İşte o yüzündeki sevinç… “Geldim anne, sana geldim… Bundan sonra, bana her ihtiyacın olduğunda sana gelebilmek içindi tüm çabam… Bekletmeyeceğim seni anne, yolumu gözletmeyeceğimdi”, tüm o söyleyemedikleri…
İlk kelimesi, bundan sonra duymak istemediklerim kadar, tekrar tekrar kulağıma çalınsın istediklerimle geldi…
İlk öğretmeni, ilk arkadaşı, ilk aşkı, hepsini ayrı ayrı kıskandım, sevdim de o ayrı ama burulmadı içim desem, koca bir yalan olur…
Annelik, sebepsiz duygu geçişlerini barındırıyor bünyesinde…
Hep derim ya, “Annelik, kadın olmanın en deli halidir”…
“Anne” olacağımı, öğrendiğim günü hiç unutmam…
Kedileri sevmem ben, yok tamam hadi biraz yumuşatıyım ifademi, “kedilere dokunamam” diyelim…
Hastaneden geldim, şirkete gidiyorum, yok yok “uçuyorum” diyelim, çünkü 5 haftalık hamile olduğumu tekrarlıyorum sürekli içimden, suratımda salak bir gülümseme ile…
merdivenlerde bir yavru kedi gördüm… Yüzüme bakışını bugün bile hatırlıyorum…
Tek istediği onu sevmemdi, buna emindim ve kucağıma alıp, yüzümü yüzüne gömdüm…
Bugün, bacağıma bile değmesinden hoşlanmam kuyruğunun ama o gün… Başka bişeydi…
O yavru kedinin bana ihtiyacı vardı bence yada benim anaç duygularımı, bir yavruya akıtmaya :)
O gün… Bugün… Bir mercimek var hayatımda, üzerine başka sevgi tanımam…
Bir mercimek, varlığıyla beni keyiflendiren, deli eden, yokluğu acıtıcı boşluk, varlığı karnaval coşkusu…
Bir mercimek, Beni “anne” yapan, beni insan yapan, sabır ettiren, şenlendiren, yoran, düşündüren, endişelendiren, daha katlanılası biri yapan, mercimek…
Kızım.. Gelişine ettiğim şükür az, bugünü kutlamama imkan verdiğin için teşekkür ederim.
not : kızımın "anneler günümü" kutlama kartı...
4 yorum:
yürekyarım
sen tanıma şansına sahip olduğum anneler içinde en özel olanlardan birisin
kutlu olsun günün....
sen tanıdığım en özel en güzel annesin yürek yarım
şükürler olsun buluştuğumuz güne....
benim bütün dualarım seninle....
Anneler günün kutlu olsun, Mercimek'in bir ömür boyu sağlıkla, huzurla yanında mutlu olsun. Sevgiler,
böyle yazılır mı ağladım işte kutlu olsun günün
Yorum Gönder