
bir avuç kadarken daha dün, şimdi bir kol boyu sarıyorum seni. ilk "anne" deyişinin sihri değişmedi ama bugün söylediğin "saçaklı"nın yarattığı şaşkınlık dudaklarımı ısırttı gülmemek için fakat gözlerim o kadar şanslı değildi, güldüler kıs kıs... bunun bir sevgi ifadesi olduğunu düşünüyorsun. yoksa ananen seni mıncıklayıp severken neden böyle desin ki, değilmi?
yetmiyor şimdi sana ana renkler... herşey kırmızı, mavi, yeşil...vs. değilki? bugün havuç gibi elbiseni giymek istedin (turuncu), hırkan gibi bir çiçek gördün kitabında (lila)... "bu ne?" demedin rengini görüp de bilemeyince. kendince buldun tanımını, benzetme yaptın, mantık yürüttün. tıpkı "su gibi tadı var" demen gibi... birde geçenlerde "galiba kuşlar küstüler" dedin. öyle ya neden durup dururken uçup gitsinler... herşeyin bir nedeni var değil mi kızım... bu dünya boşa dönmüyor. biliyorsun...
tatmin etmiyor seni o hızlıca akıp giden gürültülü çizgi filmler. daha eğlenceli teletubbies yada gece bahçesi. benim içinse daha öğretici. ikimizde aynı ekrana bakıyoruz elimizde kek ve sütle... gördüklerimiz aynı, düşündüklerimiz farklı. sen öğrenirken, ben seni büyütüyorum. bitince program hemen anlatmaya başlıyorsun. makapaka'nın bisikletini, poo'nun dansını anlattığın gibi, okuldaki arkadaşlarını veya sevgilini de paylaşıcakmısın benimle?
hani hep müzikle öğrenmiştin ya vücudundaki organları, ali babanın çiftliğindeki hayvanları, çıkardıkları sesleri... gün gelipte odanda, adını hiç duymadığım o çok ünlü popçunun şarkılarında dans ederken sende bana öğretecekmisin, o çok eğlendiğin yada hüzünlendiğin şarkının sözlerini? posterleri birlikte asacakmıyız odanın duvarlarına?
şimdilik kıyafet seçimin benim tekelimde. buna alışırsam eğer, bir gün kışın ortasında askılı bluz yada göbeği açık bir t-shirt giydiğinde seni uyarırsam, bana sırtını dönmek yerine üzerine bir hırka giymeyi kabul edecekmisin? beni anlayışsız veya geri kafalı görmek yerine, benimle orta yolu bulmayı deneyecekmisin?
şimdi kahvaltın bitince bardağını mutfağa koyduğun gibi, teenage zamanların geldiğinde, hadi masayı toplamayı geçtimde, en azından masaya oturmayı, bir bardak çayı birlikte yudumlamayı, bunalım takılıp yalnız kalmak yerine, birbirimize karışmayı isteyecekmisin?
evimize gelen her misafire "hoşgeeedin, yapıyosun?" dediğin gibi hep sıcak olacakmısın hayatındakilere? hani hep sevgini dokunarak, öperek ifade ettiğin gibi, o elin sıcaklığını, o temasın gücünü hiç kimseden esirgemeyeceksin değil mi prensesim... amaaaaa bir parantez... sokak kedi ve köpeklerini kuyruklarından tutup yakalayarak, sıkıca sarmadan ve mümkünse güzel buseni onların ağızlarından esirgeyerek lütfen... :)
bugünlerde bebeklerinle oyun oynadığın, hayal kurduğun gibi hayatında hep hayallerin olacak mı? "büyüyünce ne olmak istiyorsun"un cevabı ne zaman hazır olacak zihninde? belki ilkokul öğretmenine hayran olup öğretmen olmak isteyecek yada edindiğin bir hobi seni bambaşka dünyalara salacak... peki gün gelecek, hani o okuldaki, spor takımındaki, kurstaki yada mahalledeki yakışıklı çocukla evlenmenin hayalini de kuracakmısın? ya anneliğin? bunu hayal ederken ben aklına gelecekmiyim? kocasına aşık annen yada kızı için canını verecek olan annen? bu hayalinde senin rol modelin olacakmıyım? bunun için sana yetecekmiyim?
yemek yemeyi istemediğini açık ve net ifade ettiğin gibi, fikirlerini, itirazlarını da aynı iradeyle anlatıcakmısın karşındakine? hiç hoşlanmadığın halde sürüye mi uyacaksın, yoksa kurda yem olmak pahasına, ayrılacakmısın sürüden? bir grubun tamamlayıcısı, mesela okeye aranan 4.mü olacaksın? piyon olmaktansa şah olmayı mı isteyeceksin?
dün koltukların tepesinden zıplarken, bugün koltukların üzerine birkaç minder daha koyup, dahada yüksekten atlamayı denediğin gibi, hayatta hep daha iyiyi daha yükseği mi isteyeceksin? bazen kanaatkar olmakta iyidir halbuki. bunları nasıl ayırt edeceksin?
hani artık sabahları yumurtayı, akşamları herhangi bir yemeği pişirirken o kaşığı tutmanın sende yarattığı heyecan ve bazen de iştah yerini, ilerde ekmek arası atıştırmalara bırakacakmı? elinden bir tas sıcak çorba içebilecekmiyim?
parka gittiğimizde, atlıkarıncaya bindiğimizde yaşadığın mutlulukla attığın çığlıklar, her coşkunda dökülecekmi dilinden... okula ilk gittiğin gün yada mezun olduğunda... benim çığlıklarım olmayacak belki ama akıtacağım birkaç damlanın garantisi var...
şimdilik 2 kez kutladığımız doğumgününde yanında olduğum gibi 18'de 25'de yada 40'da da bizi görmek isteyecekmisin pastanın etrafında... yine elele tutuşup dilek dileyecekmiyiz mumları üflerken...
bugün beyazsın... ne kadar renk bulaşırsa üstüne yine o beyazlığını koruyacakmısın?
o tenindeki tanrısal kokun, çamura da batsan, gitmeyecek teninden değilmi?
bugün 2 yaşındasın... 22, 32, 42.... yaşında da olsan hep benim küçük kızım olacaksın değil mi?
ben bugün senin annenim... hep ihtiyaç duyduğun, sıcaklığını aradığın... sen anne de olsan, ben yine de senin "canım annem" olarak kalacağım değil mi?