4 Kasım 2012 Pazar

aylardan kasım ve ben özlem doluyum...

akşam kızıllığı dolarken tüm odaya, heybeti ve yorgunluğuyla...
mutfakta akşam yemeği telaşına kapılmış bir halde çalacak olan telefonu gözlerken, aradığında O'na vereceğim cevabın kelimeleri bile zihnimde hazır olurdu çoğu zaman...
ses tonumu bile yüksek tutardım, ki buluşmanın heyecanını yaşadığımı O da hissetsin diye...
ellerimi boynumda asılı mutfak önlüğüne kurulayıp, sesime sakinmiş izlenimi verip aslında ayakkabımı bile yiyecek kadar heyecanlı olurdum, adına tanımladığım farklı telefon melodisini duyduğum vakit...
ve bilirdi, dakika dakika kafamda kurduğumu akşamımızı...
sıcak bir öpücük, bir karşılama faslı gibi dursa da, yaşadığımı bana hissettirecek kokunu içime çekmek demekti, bilirdi... ve arabasından inmeden sıkardı parfümünü, yüzümü gömdüğüm vakit boynuna, hücrelerime yaşamı zerk etmek için...
ben sadece bir an'ın peşindeydim...
gözü değdiğinde gözüme tüm gününü tahmin eder, duruma göre hazır eder sofrayı yada öncesinde karşılıklı oturur biraz sohbet ederdik...
ben yaptığım gıldır gıcık işleri öylesine anlatır, aslında lafı O'na bırakmak için sabırsızlanırdım...
sesi ne kadar büyüleyiciydi...
ya anlatırken ki yüzü...
"işte" derdim, O, yaptığı sıkıcı toplantıyı anlatırken, "ömrümün geri kalanı"...
karşımda... 
öyle kıyamaz bakardım ki O'na, yalvarırdım içimden yaradana, bitmesin...
geri kalan zamanımı sadece yüzüne bakarak, kokusunu duyarak geçirsem...
bilirdi güzel yemek yapamam, ama hiç kırmazdı beni...
bir kere yüzünü eğdiği olmamıştır, buluşmalarımızda yemek yapıcam teklifimi duyduğunda...
kibarlığı mıydı beni böylesine etkileyen?
bir erkeğin böyle zarif elleri olur mu hiç?
hiç mi sinirlenmez acaba?
kıskanırdım O'nu...
saçmasapan hemde...
yaptığı neşeli bir telefon konuşmasına tanık olduğumda, bir plan program yaptığında...
hep bir yer arardım kendime...
acaba sesinin cıvıltısı, yanımda olduğu için miydi? ben de davet edilir miydim? benden nasıl bahsediyor yada acaba bahsediyor mu?
öyle kıskanırdım ki, çok defa hayaller kurdum, bizi kimsenin tanımadığı, dilini, yolunu, izini bilmediğimiz başka ülkelere gidelim ve hiç dönmeyelim diye...
komik mi geldi sana?
hiç aşık ve çok kıskanç olmadın o zaman..
ben oldum...
ve yemin ettim...
bir daha olmam...



9 yorum:

çitlembik dedi ki...

(aç parantez çok bencil bir yorum olacak 'Onu yazmayacağım artık diyerek kendimi tutmaya çalışırken içimi Onunla doldurdun' kapa parantezi)

sevme'siyle beni büyüleyen güzel duygu.. Seneler önce 'gitme(k)'li bir yazi yazip ardindan noldu diye sordugumuzda bizleri uzmemek adina 'oylesine' demistim. O gun 'oylesine yazilmaz ki bu yazi' diye dusunmus, cok begenip, seni akabinde cok daha ozenerek okumaya baslamistim. Hani diyorsunya 'ben yazamam', ben de diyorum ki 'hislerini paylastigin yazilari bizimle de paylas, saklama taslaklarda'

sevisiyle bende kendime ayna tutuyormusum hissi yaratan ama zamanla (bana) daha coook sey ogretecegini hissettiren guzel kadin.. 'yaninda olamayan korkaklar allahindan bulsun e mi' :)

bu da boyle daldan dala bi yorum olsun madem.

duygu dedi ki...

-çitlembik,
sanırım sen kabuğun altındakini en iyi bilen olarak, şimdi zırıl zırıl ağlattın beni..
hala dinlediğim bir dünya zeki müren şarkısı var, ben böyle anlarda türk sanat müziğinin o kahreden şarkılarına bırakıyorum kendimi...
bahsettiğim yazımı bloğumda arama motoru olmadığı için bulamadım, keşke de bulsam şimdi...
öyle çok yazıyorum ki aslında özlemimi ama endişe ediyorum okunmaktan, bilirsin...
şimdi durduramadım...
kalbimin kenarından azıcık taşanlar işte...

hadi gel be artık...
beşiktaş'a taşınıyorum sana biraz daha uzak, hem dahi iyi gelince kalırsın bende...

hadi gel...

pınar dedi ki...

''Çare bulur mu yare,
Ben pare pare
zarardayım.''

Ne yaptın,
bu nasıl bir yazmak.
İçim ürperdi.

duygu dedi ki...

-pınarcım,
evvelden daha çok yazardım... şimdi zamanla geriliyor. okunmak telaşı işte.. senin arşiv benzeri var benimde, tozlu raflarda kalan satırlar...
belki bir gün kıyamadığımdan, yalnızca kendimi için ciltlenir ve kaldırılırlar...

nergisce dedi ki...

ah duygu yüregimi delip geciyorsun, gözerim dolu dolu. Bu yüzdendir ki her yeni yazdiginda buraya gelmem, geldim mi ise tüm yazilari okur, yüregimi yerle bir eder öyle giderim.

ilk önce bu postun altindaki yaziyi okudum sonra bunu, yüregimi elinde tutsan nasilda hüzünlendigini görürdün. gece gibi...

sen blog degil bir kitap yazip hepimizi aglatmalisin...
sevgiyle sarildim sana.

Yazgüneşi dedi ki...

o kadar ama o kadar çok özlemişim ki seni okumayı böyle yazılarda
ama yine de
keşke bunları yazmasan
hep deli mutlu olsan da
ben özlesem
keşke..

seni özlemek ise...
o anlatılmaz..
zaten anlatmasam da sen anlarsın
sarıldım
sımsıkı...

ahhh elimize patlayan o hayallerimiz ahhh
ne diyeyim bilmem ki ....

duygu dedi ki...

-nergisce,
ah canım nergis'im...
güzel sözlerine bin teşekkür ama dolmasın gözlerin, kıyamam... oku-geç... hımmm de, bak o da sevmiş ve küsmüş de, amaaan ne de sulu zırtlak de, yok artık de...
bir sürü şey de ama üzülme...

duygu dedi ki...

-yazgüneşim,
beni besleyen yegane duygu belkide, özlem... ve de terbiye eden...
varsın, yaralayıp bırakısın hayatıma değenler, özletsinler peşlerinden... mutluyum ben böyle...

ve sen.. özlemimden en çok nasibini alan... burda olmanı seviyorum. okuduğunu bilmeyi... okuyup seni dindirmeyi özlemimi...

Yazgüneşi dedi ki...

senin her bişeyini seviyorum ben hem de kocaman
hem de en kocamanından
iyikim...
sadece varlığını bilmek bile öyle kocaman ve güzel bir his ki...
kelimeye sığmıyor ..
öyle..