27 Mart 2012 Salı

ısmarlama hayallerim var, basit ama çok yaşanılası...

Midene bir yumruk yemiş gibi olursun bazen, sesin yabancı gelir sana, dünyanın bütün insanları gereksiz, tüm doğa olayları basit, sıradan görünür gözüne...
özlemdir içine çöreklenen ve o yaşanması en zor, anlatılması imkansız bir acıdır kimi vakit.
kokuların anılar ile, şarkıların an'lar ile ilişkisi olduğuna inandım hep.
yoksa gecenin bu saatinde hangi bilim açıklayabilir bana o "hiç gelmeyecek olana" duyduğum özlemi...
bir heybet, bir deli bakış, o dünyayı yakarcasına etrafına yaydığı güç... 
yok olamaz dedirtecek isyan!
acımamalı canım.
ömrümün ilk 17 yılından bana kalan sadece fotoğraflar, kulaklarımda çınlayan şiirleri, o deli yeşil gözleri olmamalı...
bende bazen maç izleyişine mesela kızmak isterdim, içtiği sigaraya karışmak yada sofraya iki kadeh koyarken, kendi kadehimi onunkinin dibine vurmak isterdim. 
öyle çok bişi değildi beklentim ama mesela geç kalsam eve merak edenim "O" olsun isterdim.
yoksa, hayatımın en önemli anlarında; evlenirken, can parçamı kucağıma alırken, gözünden akıttığı iki damla gözyaşıyla elimi tutsa, bu istek daha çok yakar canımı, biliyorum, susuyorum.
daha sıradan anılar yarattım kendime, mesela Aziz Başkan'a kurulan komployu bile tartışsak yeterdi oysa bana.
maça giderdik belki, hem o zamanlar izin verirdi bağır çağır küfür etmeme, "yapma babaaa, böyle kuru kuru maç mı izlenir" derdim, azıcık çatarsa kaşlarını...
araba kullanmayı "O"öğretseydi keşke, deli gibi bağırsaydı, çünkü bilirim hataya tahammülü yoktur, 100 kez 1000 kez anlatsaydı mesela kavrama noktasını... delirseydi de yeterdi...
ilk kazandığım parayla annemle ikisini tatile gönderirdim, kıt kanaat maaşıma göre ve kendini yine de kral gibi hissederdi.
inanmadığı burçların saçma olmadığını anlatabilirdim ona, enerji vererek geçirdiğim ağrıların sonrası benim bir büyücü olduğumu düşünürdü ve anlatırdım ona tek tek evren, kozmos, karma...
siyaseti konuşmasak da olurdu, ben ona Nazım'ı anlat derdim, o şiirlerini okurdu... bu da yeterdi, ona hayran olmama...
izleseydi Biscolata erkeklerine uyuz olurdu mesela, ağzımı açıp baktığımı görünce. kıskanırdı çünkü beni. 
"seni benim elimden Allah bile alamaz" cümlesi isyanın kralı olsa da, söylerdi yinede... meydan okurdu kendince... inançlı olmasına rağmen, böyle beylik laflarıyla sevmiştim ben O'nu... herkes de öyle bilirdi,
"Duygu, senin işin zor kızım" en sık duyduğum cümleydi etraftan, nasılda gurur duyardım içten içe...
belki zamanla kırmızı ojeyi de severdi, yinede izin olmazdı mini etek giymeye ama olsun kavgasını yapmak bile yeterdi kimi zaman...
Heralde Van depreminde kimse tutamazdı onu buralarda... koşa koşa gider, tek tek bakardı yıkılan binaların altına, öyle de insandı, kıyamazdı kimseye...
ve eminim, o kış gelirimizin büyük çoğunluğu oraya gider ve dahası ordan getirdiği birkaç aileyi evimize yerleştirirdi... 
Derin ile olacak ilişkisi hakkında hayal kurmaya yüreğim el vermiyor ama eminim benden çok severdi kızım O'nu...
eğer olsaydı zamanımız, ilk iş görüşmeme onun direktifleriyle gitmek isterdim, hani anlatırlar ya çok bildikleri için iş hayatını, patron dünyasını, tüyolar verirdi kendince, bende dinlerdim ama sonrasında yine kendi bildiğimi yapmak için...
Kesin internet kurdu olurdu, yeniliklere açıktı çünkü, hiçbir eğitimi olmadan bina projesi nasıl çizebilirdi ki, kesin içinde bir Einstein yatıyordu... belki ailede ilk iphone onda olurdu.
Kaybolduğumda mesela ilk onu aramak isterdim, bana göre O, navigasyon cihazı gibi olurdu çünkü.
Elektrikler kesilince odaya yayılan anılar olur ya, işte o anları yaşamak isterdim sürekli. dedesini anlatsın isterdim ondan, kendi çocukluğunu dinlerken, sevgiyle bakmak isterdim yüzüne... 
bir zamanlar yaptığı hataların onu böyle koca yürekli bir adam yaptığına tanık olmak isterdim. ilk aşkından bahsederken sesindeki değişim, kesin annemin gözünden kaçmazdı, gülümseyerek izlerdim onların birbirlerini kıskandırmalarını...
küçük anılar biriktirmek isterdim bunlar gibi...
daha büyüklerini hayal etmeyi yüreğim kaldırmaz çünkü...
sadece bu kadar çok özlemek istemezdim...
babamı ve hayatımın ilk 17 yılını...

3 yorum:

o0oelifo0o dedi ki...

Ama sen her postunda, bana böyle iki damla yas bırakırsan ben nasıl bağlarım kelimeleri?
Işık olsun kabri babaciginin...

Yazgüneşi dedi ki...

"Savaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.

Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur…"

demiş ya biri yürekyarım..
öyle işte
biliyorsun...

nurlarda uyusun.......

nehircce dedi ki...

:((( içim buruldu ...Nur içinde yatsın