12 Mayıs 2010 Çarşamba

bi düşünsene...

elin kolun çanta dolu, kısa mesafe nasılsa diye taksiye binmemiş havanın güzel oluşunu da fırsat bilip elini elime tutuşturmuş yürüyoruz. hesapta olmayan birkaç küçük alışveriş daha yapıp kollarını iyice doldurduktan sonra tekrar yola koyuluyoruz. ikimizde yorulmuşuz...
ve ben birden önüne geçip bacaklarına sarılıyorum, koala gibi yapışıp "beni kucaaaaana aaaaalll" diye bağırıyorum. sen bunu yapamayacağını söylüyorsun çünkü elinde zıkkımın kökü kadar çanta var. üstelik benim için yaptığın alışverişe ait.
ben dinlemiyorum seni, tepiniyorum delice. sen nasıl oluyorsa müthiş bir sükunet içindesin ama ben arsızın tekiyim ve kırmaya çalışıyorum inadını. tepinmeye ve avazım çıktığı kadar bağırmaya devam ederek.
sen kaldırıma oturuyorsun, bende yanına. ama girdim ya bir kez krize, yinede ağlamaya devam ediyorum...
yanımızdan geçenler senin bir deli olduğunu düşünüyor, benimde çatlamak üzere olan bir çocuk.
hatta seni kınayanlar oluyor, beni böylesine ağlattığın için. kimse anlamıyor, senin aslında çoook yorgun olduğunu ve benim tamamen şımarıklığımdan böylesine yoktan yere bağırdığımı, suratımıza bakıyorlar tuhaf tuhaf, hayır ben utanmıyorum ama sen çok üzgünsün.
10 dakika geçiyor aradan. hala oturuyoruz, benim gözümde yaş yok ama artık o kadar yüksek seslede bağırmıyorum. yoruldum sanırım biraz. sen hala üzgünsün...
bana çevirip yüzünü, bitti mi diyorsun...
bende hıhıııı diyorum. sarılıyoruz.
sonra hiçbişi olmamış gibi yolumuza devam ediyoruz.
sen, işten geldikten sonraki kalan enerjini de benim yolda tüketmem neticesinde, gittiğimiz yerde zerre kadar mutlu olamadan akşamını bitiriyorsun.
evet unutuyoruz olanları, yine o gittiğimiz yerde şakalaşıyoruz usulden, yemeğimizide yiyiyoruz ama yinede "daha mutlu olabilirdik, bütün gün ayrıyız birbirimizden ne vardı bu kadar ortalığı kaldıracak sanki" diye içinden geçirmiyor değilsin hani...

birgün bitiyor böyle sudan sebeple... sarılıp birbirimize, masal okuyarak yine uyuyoruz. sen bana bakıyorsun uyuduktan sonra, şükrediyorsun ve sonra saçlarımı koklayıp kalkıyorsun yanımdan. haa eşşek kızım benim demeyi unutmayarak.

sonra geçip bilgisayarın karşısına bugüne dair bu gereksiz olayı yazıyorsun, ilerde okuyup neler etmişim sana diye öğrenmem için...

nasıl? süperiz dimi...

bi düşünsene dedim başlık olarak... misal hani gibi olsun diye...

ne düşünmesi çocuk... bizzat yaşattın bana bunu... bugün sana kızdım...
kara liste!!!

6 yorum:

Yazgüneşi dedi ki...

Cadıııı cadı
minik cadım benim
ısırsaydın o baarırken DuyguSAL'ım yanağını kıçını başını burnunu.. sıpa nooolcek sıııııpa

Duygum yaaa çok üzgünüm ben...
yazarım yarın niye
off ya offf...
bu defaki başka ama

NiLaY dedi ki...

kıyamam duygucum sana o kadar iyi anlıyorum ki seni, çünkü o kadar sık benim de başıma geliyor ki.. ağlayan çocuk ve sokak ortasında onu ağlatan hain anne :) eskiden eleştirirdim böyle ağlayan çocukların yanındaki anneleri ne kadar kötüler diye, meğersem anlayamamışım içinde bulundukları hazin durumu :)

kirazzade dedi ki...

Güzel bir anlatımınız var. Ve davranışınız da gayet güzel. Tebrik ederim.

Unknown dedi ki...

Offf işte çocukların bu dönemi çok fena..Duru da öyleydi,anlamsız tutturmalar..Geçiyor işte öyle böyle..Yeter ki biraz sabır :)))
Öptüm sizi..
Sevgiler

fatoş dedi ki...

hep dediğin gibi, o da yaşayarak öğrenecek herşeyi! bizde de var aynılarından, bu da geçer deyip gülüyorum. yapacak başka şey? yokkkk

ceydabural dedi ki...

bişi demiyorum korkuyorum sonra ceydacım sen boyle dıyordun nollldu dıyebılırsın hehehe gulebılırsın gun gelrı ya hanı :)