16 Kasım 2010 Salı

hayata hoşgeldin çocuk... yaşama sırası sende...

bazen...
oyununu kendin yaratırsın...
neyi, nasıl görmek istiyorsan...
bazen...
yapılmış olandan faydalanırsın, belki eğlenmek adına, belkide düzenli olmak...

bazen...
hayallerin elinde şekillenir...
çizersin, mutlu olmak için aya merdivenle çıkan bir çocuğu...
yada, eliyle ateşini ölçen bir köpek balığını... merak etme, düzeltmem seni, elleri varsa eğer ve hele hele ateşlenebiliyorsa, kimin umurunda balıkların burnunun olmayacağı... ve hatta kesin o nutellayı da çok seviyordur :)
bazen...
karar veremezsin, ne olmak istediğine, neyi sevip, neden nefret ettiğine... hepsini ister canın,
o zaman tuhaf olmaz değil mi, şimşek mcqueen arabasının yanına sihirli prenses değneğini iliştirmek...
bazen...
ilk öğrendiğin ben'liğini, adını yazabildiğini görmek bile yeter kendini ordinaryus gibi hissetmene... bir kelime ile başlar herşey ve her zaman önce "sen" olmalısın...
işte...
hayat böyle ve hoşgeldin çocuk...

Hiç yorum yok: