amaaaa üzerimde ağır abla kimliğim olsada, kim engel olabilir aklımdan geçenlere?... ben kafamı masama gömüp çalışırken, incelediğim evrağın aslında bu kitap olduğunu hayal ediyorum...
herzaman hoşuma gitmez, eksiklerimin tamamlanması... ama benim mercimek dokunmadığında bir işe, tuzu eksik olmuş bir çorba gibi yavan geliyor herşey gözüme... elinin değdiği herşeyi güzelleştirmesi, onu melek olarak görmem için yeterli bir sebep değil mi?

önemli detayların altını çizdiğim fosforlu kalemlerimin lekesinin, elime bu boyalar kadar yakışmaması, üzgünüm ama benim suçum değil...
bazen yapılan işin amacı tamamen değişmesede, yön değiştirebilir... ben Derin'i mutlu etmeye çalışırken, aslında alışmaya çalıştığım çalışma arkadaşlarımı daha sevimli hale getiriyorum gözümde... eee iyide gidiyorum yaa böyle bakınca çok sevimli oldular...
basit bir dokunuşla kimi dans etti, kimi üzüldü... ama Almanca :)
basit bir dokunuşla kimi dans etti, kimi üzüldü... ama Almanca :)

kimin umurunda ihale şartları, ben çizdiğim penguenin gagasını kırmızı yapmadığıma içerliyorum...
bukalemun olduğuma inanmam an meselesi bu aralar... biyolojik yaşımla, hissettiğim arasındaki uçurum, döpiyes ile uyku tulumu arasındaki konfor farkı örseliyor ruhumu... nerde isem oraya ait izlenimi veriyorum ya, işte burda kendimi alkışlayasım var...
haftaiçi hanım, haftasonu kankayım, parmağını boyadan da, kartuştanda esirgemeyenim işte...
mutlu pazarlar efendim...
saygılarımla...