saat 15:00 civarı...
başlangıçta sadece yazışıyorduk...
ben- ne zaman dönüyorsun?
o : yarın... saat belirlemedik...
ben - yaaa görüşemedik, ben en azından otogara geliyim seni uğurlamak için.
o : aaa olmaz kıyamam sana... öyle uğurlamayla mı görüşücez...
ben - olsun hiç görüşememekten iyidir... off yaa böyle olmamalıydı...
o - olsun canım naapalım?
ben - :(:(:( zaten derin uyuyor şimdi evde. görüşecek bile olsak kime bırakıcaktım ki? aman yaaa...
vıdı vıdı vıdı ....
konuşma böyle sürerken... isteklerimizin kesin oluşu çaresizliğimizi yendi... derin'e en acilinden bakıcı bulundu. akşam için sözleşildi...
ve yola çıkıldı...
kafamda bir sürü soru var... koskoca alışveriş merkezi ve daha önce hiç görmediğim biri... birbirimizi nasıl tanıycaz? garip bir duygu...
daha önce hiç blog arkadaşımla buluşmadım.
birde o bloğuna kendi fotoğraflarını koymuyor. en fazla oğluşunun resmi vardı, bende ona güvendim. hiç olmazsa emre'yi tanırım diye diye vardım mekana...
otobüsten inip, karşıya geçmemle tanıdım onu... hiç tereddütsüz birbirimize doğru yürüdük ve 40 yıllık dost gibi sıkı sıkı sarıldık.... tanrım!!! ne acayip bir an...
sıcacık biri..
oğluna gerçekten aşık...
o akıl küpü sevimli surat oğluş da annesine tapıyor adeta...
o'nun sesindeki neşe, karşısındakine enerji veriyor...
kısacık saçları, sanki heran bir yaramazlığa imza atıcakmış gibi afacan bir izlenim veriyor. ve bu haliyle çooook sevimli...

ne zaman buluştuk, ne kadar konuştuk, ne konuştuk, kaçta ayrıldık... bilmiyorum...
bildiğim tek şey var...
o hep hayatımda olsun istiyorum...
böyle yanıbaşımda...