umutluyum senden mart ayı... hayallerimi içindeki 31 güne bölüştürdün ve sıralarının gelmesini bekliyorsun gerçekleştiğini görmem için değil mi?
bugünden başladın bile... hani ben dün istemeden Duygu ablalıktan Derin'in annesine terfi etmiştim ya, meğer farkında olmadan buna bayağı bayağı içerlemişim.
bu sabah sanki gece enseme bir çip takılmış gibi aklıma ilk gelen yeniden keman çalmayı istemem oldu. ama sanırım çip çoklu kodlardan oluşuyor olmalı ki, kemanın yanına çok yakışacağını düşündüğüm İtalyanca gramer kitabım düşüverdi kucağıma...
sanırım Derin'in annesi; içinde yaşayan çeşitli kadınların bünyeyi ele geçirmesiyle, çok karakterli kişilik bunalımı yaşayan bir anne artık.
güneşin bugün yüzünü göstermesiyle de , hayat belirtilerini yakaladığım kanım damarlarımda top koşturuyor şuan. içimdeki kadınlardan bunalgül'ün beni terkedip, international Duyguyla tanışmamı kutluyorum... ingilizce'nin artık suyu çıktı yaaa (hımmm hala derdimi anlatabilecek kıvamın bir adım ötesine bile gidemedim) melodili bir dil olan İtalyanca yine gündemimizde. ve tabi bu gündem çeşitli hayalleride beraberinde getiriyor. belki bir gün evimde çeviri yaparak o çok istediğim home-office olayını tekrar yaşayabilirim. tabi çeviri işi, hakkıyla "buonanotte" demekten geçiyorsa.. öyle olmasını hayal ediyorum çünkü sadece bunu öğrendim :) (iyi geceler)
italyanca bana hep romantik komedi filmlerini çağrıştırıyor. sanki italyanca hiç gerilim yada dram çekilemez, bu dil sadece aşk için eğlence için varmış gibi... e tabi romantizmde kemansız olmaz diyen klasik bir kadınım ben... bugün evde kah "come ti chiami?(isminiz ne?), mi chiamo duygu derken, kah buna bütünlük oluştursun diye kemanımı gıygıyladım...
temizlik, yemek, ütü mü dediniz... kemanımı tutarken hiçbişi göremiyorum yaaa...
peki derin??? o babayla parkta kudurdu bugün... ben güneşi evimde keman çalmaya çalışarak selamladım... buongiorno...
ama Derin'in eve gelipde, öğlen uykusunu uyuyup, uykudan da panik halde uyandığı anı paylaşmadan geçemicem...
uyandı ve korkmuş bir ses tonuyla bana seslendi yanına gittiğimde;
-anne benim saçlarım yok mu? diye sordu... sanırım yine kötü bir rüya gördü...
-annecim var saçların bak istersen toka takalım.
-ı ıhhh istemiyom böööle kalsın (saçlarını iki yana savurarak).
acaba rüyasında kendini kel mi gördü...
gün içinde ben kemanımı bir taraflara bıraktım. derin doğunca gördüğü muameleyi tekrar hatırladı kemanım... üzülüyorum onun adına... ama önceliğimiz mercimekten yana...
ve derin buyurdu...
derin-anne benim adım ne?
ben-hımm unuttum sen söyle adını.
derin-benim adım Derin
ben-hayır senin adın çapkın kız.
derin-hayır derin.
ben-hayır çapkın kız...
derin- deerrriiinnnn.
ben-peki senin adın selena.
derin-hayır benim adım çapkın kız... :) (ve kahkahalar)
ve yine derin -hihihihi şşşooookkk komikkkk....
tamam bu kadar şımarıklık yeter...
bugün özel bir anlamı daha var benim için...
11 sene önce bugün, o büyük otelin roof'unda şehrin bir bölümüne kuşbakışı bakarak kadehlerini nice mutlu senelerini birlikte, elele gözgöze geçirmeye kaldırdılar... aynı sene ekim ayında biri sonsuzluğa kucak açacağını bilemeden, o 1 mart gününü doyasıya yaşadılar... 11 sene önce evliliklerinin 17. yılını kutladılar... bu birlikte kutladıkları son yıldönümleriydi annem ve babamın... bugün evliliklerinin 28. yıldönümü... 17 yıl bir yastıkta, 28 yıl aynı ruhta kaldılar... annem ve babam 1 mart günü evlenmişler ve ben aynı sene 1 aralıkta dünyaya açmışım gözlerimi... tam 9 ay sonra... yani bugün benim tohumlarımın atılışının yıldönümü... kutlu olsun...