28 Ağustos 2008 Perşembe

hepsini yadırgadım...

başlığı görünce "ne oldu ki acaba?" kıvamında, 25 soru işareti genişliğinde, noktaların 3 tane oluşunun yarattığı merakla bu saçma cümleleri okumaya başladın. ben sadece öyle mıçmıç anneler gibi "aman kızım, canım kızım, oohhh annelik, kısır da pişti, en sevdiğim renk pembeeeee" tadında, hayatı hiç de öyle kıyılarından yaşayan bir şahsiyet değilim. nooldu şaşırdın mı sayın okur? irkilmek, özümsemek, empoze etmek, idrak etmek, kanıksamak, ajite etmek, yadırgamak gibi afilli duyguları birtek senin mi yaşadığını sanıyorsun? yalnızsın, teksin ve hatta özelsin sandın bu dünyada kendini dimi. zooorrrtttt!!!... değilsin işte...ben de varım uleynnn... evet anneyim, zulu zırtlağım, Allah tarafından göz kapağımın yanına iliştirilmiş ve her daim damlatan bir gözyaşı musluğum olmasına rağmen, kızıp sinirlenebiliyor, hatta ağız dolusu küfür edebiliyorum. zaten öyle bir dünyada yaşıyoruz ki "pembe hayaller" denen umutlar bazı bedenlere hiç yerleşemeden kara bulutlara dönüşüyor.
neyse.. gelelim konumuza... hepsini yadırgamıştım... şöyle bir düşününce son 1 hafta içinde canımı sıkan olaylar yaşamışım, bu kadar kısa sürede bu kadar çok olmasına üzülerek... baştan belirtiyim aşağıda okuyacaklarınız daha önce farklı kültür grupları, köşe yazarları, siyasetçiler, tv programları...vs. tarafından 5864 kez gündeme getirilmiş ama tarafımdan hiç değinilmemiştir. dolayısıyla da çözüm bulunamamıştır. birazdan okuyacaklarınıza geçmeden önce önce lütfen biraz soluklanın ve 1 bardak su için... zira aklınızdan geçen ve hergün bir benzerini yaşadığınız sıkıntıların çözümünü bu satırlarda bulacaksınız. evet hazırsan başlıyoruz sayın okuyucu...

1-komşu sorunsalı... apartmanımda yaşayan (burda apartman bana ait değil, evimi benimsemiş olmamın verdiği bir sahiplik eki- birde görüyorsunuz apartmanda yaşıyorum öyle müstakil bir evde değil) huysuz bir yaşı geçik amca ve onun karşı komşusu, huysuzlukta kendinden hiç aşağı kalmayan bir teyze bulunmakta... bunlar benim alt katlarımda yaşıyorlar ve sanırım bunun ezikliğini yaşıyorlar... (tabiki öyle yoksa neden bana onların yaşam haklarıı ellerinden almışım gibi hunharca saldırsınlar ki) karakterleri tanıttıktan sonra olayın oluş şekline bir bakalım... bizim pazartesi günleri temizlik günümüz apartman olarak. bu karar ne zaman ve kimler tarafından alınmıştır hiçbir fikrim yok, bizlere dağıtılan yazılı bir metin de yok. tamamen kulaktan dolma. bir site oluşumuna gayet ters bir durum yani. neyse ayrıkotu olmıyım diyip uyuyorum bu kurala. (zaten yakın bir zamana kadar çalışan bir bayan olduğum için komşu ilişkilerim maalesef şanıma yakışır şekilde değil bari durumu kotarıyım diyorum) artık çalışmıyorum ya pazartesi o bakımdan sorun teşkil etmiyor aksine " iyi yaa zaten haftabaşı temizlik yapılır" iyi niyetiyle olaya yaklaşıyorum. yine günlerden bir temizlik günü (geçen pazartesi) ben temizliğin malum gereklerini yerine getirip balkondan örtü, paspas ...vs. silkeliyorum. o gün temizlik günü olduğu için insanların balkon camlarını ardına kadar açması, benim için kaşınmaktan öte bişi ifade etmiyor. alt katımda dişi huysuzun balkon camı açıktı seslendim kapatması için cevap alamadım, üşenmedim kapısını tıklattım ses yok. eeee temizlik günü, madem dışardasın camını kapatıp gitseydin kardeşim diyorum ve gayet rahat olaya kaptırıp kendimi temizliğin 3 farzını yerine getirmeye çalışıyorum. ( 3 farz: süpür, silkele ve sil). bir pislik çıkacağının hiç aklıma gelmediği bir anda nerden geldiğini anlamadığım bir çığlık sesiyle irkildim. bu dişi huysuz... aman allah'ım bu kadında bir sensor var heralde... ve fakat ses alt katlarımdan değil bahçenin yan tarafından, sokaktan geliyor ve şu şekilde "tüüüü Allah kahretmesin seni camlarım açık ne silkeliyosun öyle Allah'ın cezası" (Allah'ın cezası demek ki ben oluyorum, bakın ayağınızı denk alın ona göre, binerim tepenize). ben: "teyzecim seslendim hatta kapına geldim cevap alamadım, bugün temizlik günü keşke camlarını kapatıp öyle çıksaydın dışarı" dişi huysuz: " sana mı sorucam camlarımı ne zaman kapatıp, açacağımı" (evet apartmanda etrafa karşı görüntü kirliliği oluşmasın diye hangi dairenin saat kaçta camını ne kadar açacağını ve ne kadar süreyle açık tutacağını ben tayin ediyorum, malum simetri önemlidir. tabiki bilirkişi olarak bana soracaksınız) ben:" yok teyze ne alakası var, cevap alamadım senden yapıcak bişi yoktu, ben temizlik yapıyorum tüm komşular gibi" dişi huysuz:" bu saat olmuş hala bitiremedin mi temizliği, bu saate kadar yat sonra temizlik yap senin keyfini mi bekliycem ben camımı açmak için"(farkındaysanız gaayet saçma bir yerde geziniyor muhabbet ve teyzenin beyni) ben:" teyze ayıp ediyorsun ama kapatıver camı olsun bitsin, böyle tartışmaya gerek yok" dişi :" ne kapatıcam ben, sana ne topla pılını pırtını hadi yallah" (pılımı pırtımı toplamamı istiyo hayırdır beni kovuyo galiba ve YALLAH???-bu ne yaa) ben:" kusura bakma teyze madem apartmanda kurallar var, ben kurallara uyuyorum eğer seni rahatsız ediyorsa lütfen sen camını kapatıver çünkü benim temizliğim henüz bitmedi" ve bombaaaaa dişi:" inşallah balkondan düşer, ölürsün".... ben : ŞOK!!! (teyzenin galiba eşimde gözü var, beni yok etmeyle ilgili düşünceye baksana hangi sağlıklı beyin komşusu için bunu söyler ki)yazık valla. hiçbişi diyemedim... bu olay yeteri kadar saçma ve gereksiz değilmiş gibi erkek huysuz sahneyi devraldı. (baktılar ki henüz acı çekiyorum ölmedim, dur dedi erkek huysuz altın vuruşıu ben yapıyım şu cadaloza). erkek huysuz:" ne bitmez temizlikmiş bu yahu, bi o kadın çıkıyo pat pat, bi sen çıkıyosun pat pat, gir içeri de bi kafamızı dinleyelim" (tabi biz balkonda yapacak hiçbişeyimiz yokken sırf günün anlam ve önemine uysun diye kaldırıp bütün halıları komşularla silkeliyoruz, üstelik bunu aynı anda yapmıyoruz ki sokağımızdan o ses hiç eksik olmasın. ve bide ritim tutturmuşuz komşularla bir o pat, bi ben patpat arada tencere tava...) ben :" hayırdır amca sende sesten mi rahatsız oldun, kapatıver o zaman camını" erkek huysuz:"kapatamam efendim, hava çok sıcak, sen yapma temizliğini" ( vayyyyyyyyyy be adamdaki hükümranlığa bak, bu kendini Osmanlı padişahı ve etrafındakileri de kendine itaat eden zavallı halk sanıyor heralde. adamın düşüncesinde bencilce oluşuma bakarmısın...) birinin ona gerçekleri söylemesi gerek. cumhuriyet ilan edildi, demokrasi geldi, meclis var, kararlar çoğunluğa göre alınıyor falan... size şu amcadan azıcık bahsediyim belki daha iyi anlarsınız ne kadar zor bir insanla, ne kadar zor bir olayı çözmeye çalışıyorum. hani böyle bazı tipler vardır, balkonun bir köşesine tüner yaz-kış geleni gideni dikizler, herkesi tanır, her olaya yorum yapar, memleketin kurtuluşuna dair fikirleri vardır ama kıllık olsun millet kıvransın diye söylemiyomuş havasında atıp tutar, kim ne yapmış bilir... vardır herkesin mahallesinde bunlardan. bu amca da bizim mahallede yaşayanı işte. canı sıkılınca önüne gelene sataşır, sıcakların sorumlusu sanki komşularmış gibi bir ifade vardır suratında hatta (bakın asıl bomba bu, amca hava çok sıcak olduğu zaman balkonda yatıyormuş yaz aylarında) arabasının marşına fazlaca bastığı için bi hayli ses çıkaran komşu oğlunu paylamak için akşam çocuğun işten dönmesini bekleyen (amca balkonda yattığı için rahatsız olmuş sesten ve uyku sersemliğiyle o anda ne olduğunu anlamamış, günün ilerleyen saatlerinde olayı idrak etmiş ve köpürmüş) ve benim kadar saygılı olmayan komşu oğluyla gayet seviyesiz diyaloglar yaşamış ama bundan zerre kadar ders almayıp birkaç gün sonra kafayı sokakta top oynayan 12-15 yaş arası çocuklara takmış bir adam. kafayı taksa sadece yine iyi. gözüne kestirdiği çocuklardan birini sıkıştırıp azarlıyor gürültü yaptıkları için çocukta biraz diklenince bi fiske atıyor çocuğa. akşam çocuğun babası geliyor amcanın kapısına bi araba dolusu kavga kıyamet... erkek huysuz böyle bi insanımsı işte. ben bunları bilip susmayı başarabilen ender bir kişilik olarak sadece "aman amca yaa laf mı şimdi senin söylediğin" diyebildim. erkek huysuz:" terbiyesiz seni, bak bak nasıl dikleniyor bana vırt zırt......" devamını dinlemedim. çünkü balkon camını kapatıp içeri KAÇTIM. böylece elele vermiş 2 huysuz hakkımdan gelmeyi başardılar...

bu konu başlığının olayları bunlardı. gelelim çözüm önerisine... yaş gruplarına göre düzenlenmiş yerleşim birimleri... 0-55 yaş arası bir yerde, 55 yaş üstü başka bir yerde. mümkünse şehir dışında gezinti alanı bol, kıraathanesi, elişi kursu mevcut bir yerleşkede yaşamaları...



ayy bu post çok uzadı devamını yarın yazsam olurmu sayın okur? zaten bu kadar satırı okuyup da iyice sıkılmışsındır. bak yarın eğlenceli bir başka konuyla daha karşında olucam söz....



iyi geceler veya günaydın sayın okur, en DERİN saygı ve sevgilerimle...

duygu

Hiç yorum yok: