hiçbir zaman onun hızına, düşünme gücüne yetişemeyeceğimi bile bile uğraşmak kimilerine anlamsız gelse de, durmadan devam ediyorum... sanki düşünce gücüyle yol alırsam, aradaki yaş farkı sıfıra inecek gibi... sanki anne sıfatım birden silinecek, onun doktorculuk oynadığı, çay-kahve servisi yaptığı arkadaşı Selin olucam bende...
ama unutuyorum işte oyun oynarken... hani kuralcıyız ya, başladığımız işi yarım bırakmayız, daldan dala zıplamayız ya... ezber bozduruyor çocuklar işte...
ben onun muayenehanesine karnımda beliren ağrı sebebiyle gidip, onun beni tedavi etmesini izlerken, birden beni yıkamaya başlamasını anlayamıyorum... çünkü o benim anlamadığım bir sebeple o oyunu bitirmiş ve anne olmuş, ben orda öylece yatarken beni yıkamaya karar vermiş oluyor... yada keyifli keyifli çay içtiğimi düşünürken, elimdekinin aslında göz damlası olduğunu söylemesiyle, kafamda çakan şimşekler bana çaktırıyor, tekrar doktorculuğa döndüğümüzü...
elinde tuttuğu hediyenin(!) tadına bakmak istememle, yüzünde beliren korkunç ifadeden bir yanlış yaptığımı farkedip konuşmaya sevkediyorum onu ki, elime tutuşturduğunun bir karınca olduğunu bana söylesin...
hayali bir evin kapısını dindong diye çalmadan küt diye içeri dalarsam oyundan atılıyorum... hele birde sadece onun gördüğü o evi farketmeyip üzerine basarsam, ruhuma dua edin... çıkırt çıkırt diye açılır bütün kapılar, bu önemli bir detay...
saçlarını bazen pembe rengine boyadığını ne zaman farkedicem acaba?
elinde tuttuğu bir şişe zaten mikrofondur biliyorsun...
uzun servis peçeteleri, dolabında hiç yokmuş gibi, gece elbisesi olur... sakın ortalığı toplamaya kalkma, çünkü o baloya yetişmek zorunda...
keçeli kalem artık evde yassaakkk, çünkü bazen o kalemler makyaj malzemesi oluyor... sen çakana kadar da, o maymuna dönüyor...
birde kiminle, ne konuştuğuna çok ama çok dikkat et kızım Duygu... o bir telekulak...
bunu paylaşmadan geçemem...
derin'in bir arkadaşı var Cemrenaz... dünyanın en tatlı maymunumsu kız evladı... Derin'den 1 yaş büyük... ancak bu şeker evladın kendine has şımarık bir konuşma tarzı var, kelimeleri yuvarlaya yuvarlaya biraz uzatarak konuşuyor... tabi bizim cüce durur mu, hemen kapiş...
ben annemle birgün telefonda konuşurken, annem Derin'in konuşmasındaki farklılığı sordu... bende Cemrenaz'a özeniyor, onun gibi konuşuyor işte, geçer zamanla dedim...
bu arada sürekli telkinlerde bulunuyorum,
-kızım kendin gibi konuş, başkası gibi konuşmak sana yakışmıyor, diye.
derin - yani cemrenaz gibi konuşmıyım mı?
ben- aa annecim öyle demedim ben sana, isim söylemedim, başkası gibi konuşma dedim sadece, dedim....
derin- yani hani o benim arkadaşım olan kız gibi konuşmıyım mı diyosun seeeennn...
diye buyurdu...
buna gizli özne mi demeliyim...
not: bilgisayarımda hortlayan bir arıza sonucu hafıza kartımdan fotoğraf yükleyemiyorum... böyle fotoğrafsız pek bir tatsız tuzsuz oldu ama bu satıra kadar gelip okuduysan, belki o kadar da kötü değildir...